Zekât, İslam’ın beş şartından biri olup, Müslümanlar arasında yardımlaşmayı ve dayanışmayı teşvik eden en önemli ibadetlerden biridir. İhtiyaç sahiplerinin yardımına koşarken aynı zamanda malımızı temizler ve Allah’ın rızasını kazanırız. Ancak günümüzde, dünyanın karşı karşıya olduğu çevre sorunları göz önüne alındığında, sürdürülebilir zekât kavramı da gündeme gelmiştir. Peki, zekâtı verirken çevreyi nasıl koruyabilir ve sürdürülebilir bir yaklaşımla bu ibadeti nasıl yerine getirebiliriz?
Zekâtın Önemi ve Amacı
Zekât, İslam’da toplumsal adaletin sağlanması ve zengin-fakir arasındaki uçurumun azaltılması için emredilmiş bir ibadettir. Allah Teâlâ, Kuran-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:
“Onların mallarından sadaka (zekât) al ki, bununla onları (günahlardan) temizleyesin ve arındırasın.” (Tevbe, 9/103)
Bu ayetten de anlaşıldığı üzere, zekât sadece ihtiyaç sahiplerine yardım etmenin ötesinde, veren kişinin malını temizleyen ve ruhunu arındıran bir ibadettir. Ancak günümüz koşullarında, zekât verirken çevreye duyarlı ve sürdürülebilir seçeneklere yönelmek, hem Allah’ın rızasını kazanmayı hem de yeryüzünün korunmasını sağlayabilir.
Sürdürülebilir Zekâtın Anlamı
Sürdürülebilir zekât, malımızın Allah yolunda infak edilmesi esnasında, çevre dostu ve sürdürülebilir kaynakların kullanılması anlamına gelir. Yani, zekât verirken hem fakirin ihtiyacını gözetmek hem de verdiğimiz malın üretimi, kullanımı ve geri dönüşümü açısından çevreye zarar vermemesine özen göstermek anlamına gelir. Bu sayede, hem İslam’ın yardımlaşma prensiplerine uygun davranır hem de çevre bilincini zekât ibadetiyle birleştirmiş oluruz.
Peygamberimizin Sünnetinde Sade ve Doğaya Duyarlı Yaşam
Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) hayatında da sade ve çevre dostu bir yaşam tarzı görmek mümkündür. O, israfı yasaklamış ve her şeyde ölçülü olmayı öğütlemiştir. Bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur:
“İsraf etmeyin. Şüphesiz ki Allah israf edenleri sevmez.” (En’am, 6/141)
Bu hadis doğrultusunda, zekât verirken de israfa kaçmadan, ihtiyaç sahiplerine gerçekten fayda sağlayacak ürünler ve malzemeler tercih edilmelidir.
Çevre Dostu Ürünlerle Zekât Vermek Mümkün mü?
Günümüz dünyasında çevre dostu ve sürdürülebilir ürünler, hem doğayı koruma bilincini hem de ekonomik dengeyi sağlamada önemli rol oynuyor. Zekât verirken bu tür ürünler tercih edilebilir mi? Cevap kesinlikle evettir. İşte bazı yöntemler:
1. Doğal ve Organik Ürünlerle Zekât Vermek
Organik tarım ürünleri, çevreye zarar vermeyen yöntemlerle üretilir ve toprağın, suyun ve havanın korunmasına katkıda bulunur. Zekâtınızı doğal ve organik gıdalarla vermek, hem ihtiyaç sahibine temiz ve sağlıklı ürünler sunmak hem de çevrenin korunmasına katkıda bulunmak anlamına gelir.
2. Sürdürülebilir Tarım ve Hayvancılık Ürünleri
Sürdürülebilir tarım ve hayvancılık, doğal kaynakların korunarak gelecek nesillere aktarılmasını hedefler. Zekât olarak bu türden tarım ürünleri ya da hayvansal ürünleri vermek, hem fakirin ihtiyacını karşılar hem de çevreye duyarlı bir tercih yapmış olursunuz. Ayrıca bu türden ürünler, fakir kimselerin daha sağlıklı beslenmelerine de katkıda bulunur.
3. Geri Dönüştürülebilir ve Uzun Ömürlü Ürünler
Zekât verirken, uzun ömürlü ve geri dönüştürülebilir ürünler seçmek, israfı önler ve çevreye verilen zararı azaltır. Örneğin, plastik yerine doğal malzemelerden yapılmış ürünler ya da geri dönüşümlü ambalajlar tercih edilebilir. Bu sayede, hem doğanın korunmasına katkıda bulunulur hem de verilen zekât daha uzun süre kullanılabilir.
4. Yenilenebilir Enerji Kaynakları ile Üretilen Ürünler
Yenilenebilir enerji kaynaklarıyla üretilen ürünler de çevre dostu zekât vermenin bir başka yoludur. Elektronik cihazlar ya da ev eşyaları gibi zekât verilebilecek kalıcı ürünlerin, çevreye duyarlı enerji kaynaklarıyla üretilmiş olanlarını tercih etmek hem fakirlerin ihtiyaçlarını karşılar hem de çevreye zarar verilmeden bir yardımda bulunmayı sağlar.
Zekât Verirken İsrafın Önüne Geçmek
Zekât ibadetini yerine getirirken dikkat edilmesi gereken önemli bir husus da israftan kaçınmaktır. İsraf, hem malın boş yere harcanması hem de çevreye zarar verilmesi anlamına gelir. Kuran-ı Kerim’de Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:
“…Yiyin, için fakat israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez.” (A’raf, 7/31)
Bu ayet, sadece yeme içme konusunda değil, tüm mal varlığımızı kullanırken ölçülü olmamız gerektiğini öğretir. Zekât verirken ihtiyaçtan fazlasını vermek, faydasız ya da israfa yol açan ürünleri seçmek, zekâtın ruhuna aykırıdır.
Sürdürülebilir Zekât ile İslam’ın Rahmetini Yansıtmak
Zekât, sadece maddi bir yardım değil, aynı zamanda Allah’ın yeryüzündeki rahmetinin bir yansımasıdır. Bu rahmeti dağıtırken, dünya kaynaklarını bilinçli ve sorumlu bir şekilde kullanmak da Müslüman’ın görevidir. Hem ihtiyaç sahiplerini sevindirmek hem de çevreyi korumak, zekâtın güzelliğini ve İslam’ın rahmet dolu öğretilerini yansıtır.
Sonuç olarak, sürdürülebilir zekât kavramı, hem İslami prensipler doğrultusunda yardımlaşmayı artırır hem de Allah’ın yarattığı dünyayı koruma sorumluluğumuzu yerine getirir. Bu bakış açısıyla, zekât vermek sadece fakire yardım etmekle kalmaz, aynı zamanda dünya üzerindeki dengeyi koruyarak Allah’ın bizlere emanet ettiği yeryüzüne sahip çıkmamıza da vesile olur.
Zekât ibadetinde çevreye duyarlı ve sürdürülebilir tercihler yapmak, hem modern dünyanın sorunlarına çözümler sunar hem de İslam’ın evrensel mesajını daha da derinleştirir. Allah’ın izniyle, hem zekâtı doğru bir şekilde verirken hem de çevreyi koruyarak bu güzel ibadeti sürdürülebilir hale getirmek, ümmet için büyük bir kazanım olacaktır.
Zekât ibadeti, insanlığın manevi ve maddi ihtiyaçlarına cevap verirken, günümüzün çevre sorunlarıyla mücadele etmenin yollarını da içinde barındırabilir. Sürdürülebilirlik, hem bireysel hem de toplumsal sorumluluk anlamında önemli bir kavramdır ve bu bağlamda zekât, sadece ekonomik bir yardım değil, aynı zamanda doğal kaynakların korunmasına da katkı sağlayabilir.
İhtiyaç Sahiplerine Çevre Dostu İstihdam Fırsatları Sağlamak
Zekâtın bir başka önemli boyutu, kalıcı çözümler sunabilmesidir. Bu, zekâtı sadece geçici yardımlar için değil, insanların kendi ayakları üzerinde durmalarına yardımcı olacak projeler için kullanmakla mümkündür. İhtiyaç sahiplerine zekât verilirken, onlara çevre dostu iş imkânları sunan projeler finanse edilebilir. Örneğin, geri dönüşüm işlerinde çalışmak isteyen bir fakire sermaye desteği sağlamak veya sürdürülebilir tarım ve hayvancılık yapabilmeleri için araç ve gereçler vermek, zekâtın uzun vadeli etkilerini artırır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de yardımlarında daima kalıcı çözümleri ön planda tutmuş ve bir kişiye balık vermek yerine, onu balık tutmayı öğretmeyi tavsiye etmiştir.
Su Kuyuları ve Temiz Enerji Projelerine Zekât Desteği
Sürdürülebilir zekât kavramı, aynı zamanda doğal kaynaklara erişimi olmayan insanlara temiz su, güneş enerjisi ya da rüzgar enerjisi projeleri ile yardım etmeyi de içerir. Zekât fonlarıyla ihtiyaç sahiplerinin su kaynaklarına erişimi sağlanabilir. Su kuyusu projeleri, İslam toplumlarında sıklıkla yapılan hayır işlerindendir ve zekâtın bir parçası olarak değerlendirilebilir.
Kuran-ı Kerim’de geçen bir ayet, yeryüzünde suyun ve doğal kaynakların ne kadar değerli olduğunu hatırlatır:
“Suyu, gökten bir ölçüye göre indirdik ve onu yeryüzünde durdurduk. Şüphesiz ki biz, onu gidermeye de kadiriz.” (Mü’minun, 23/18)
Bu ayet, suyun büyük bir nimet olduğunu ve korunması gerektiğini vurgular. Zekâtın, su gibi temel ihtiyaçlara erişimi olmayan insanlara ulaşması, hem dini bir sorumluluk hem de çevresel bir zorunluluktur.
Doğal Afetlere Karşı Çevre Bilinci ile Yardım
Doğal afetler, özellikle de iklim değişikliği nedeniyle artan felaketler, dünya genelinde milyonlarca insanı etkilemektedir. Zekât, bu tür afetlerden etkilenen topluluklara yardım etmek için kullanılabilir. Örneğin, sel veya deprem sonrası evsiz kalan insanlara yardım ederken, sürdürülebilir yapı malzemeleriyle evler inşa edilmesi, çevreye duyarlı zekâtın güzel bir örneği olabilir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in şu hadisi de yardımların önemini bizlere hatırlatır:
“Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir; ona zulmetmez, onu yardımsız bırakmaz.” (Buhari, Müslim)
Bu kardeşlik bilinciyle, doğal afet sonrası ihtiyaç sahiplerine çevre dostu yardım sağlamak, zekâtın ruhuna uygun bir davranış olacaktır. Çevreye duyarlı zekât projeleriyle hem insanların zor durumlarını hafifletebilir hem de doğanın korunmasına katkıda bulunabiliriz.
İhtiyaç Sahiplerine Eğitim ve Çevre Bilinci Kazandırma
Bir diğer önemli yaklaşım ise, zekâtın ihtiyaç sahiplerine eğitim sağlama amacıyla kullanılmasıdır. Eğitim, toplumların geleceğini inşa eden en önemli unsurlardan biridir. Zekât fonlarıyla, ihtiyaç sahiplerine çevre bilinci ve sürdürülebilir yaşam becerileri kazandıracak eğitim programları düzenlenebilir. Özellikle, sürdürülebilir tarım teknikleri, geri dönüşüm ve yenilenebilir enerji kullanımı gibi konularda eğitimler verilerek, hem bireylerin hem de toplulukların çevreye olan etkileri olumlu yönde değiştirilebilir.
Peygamberimiz (s.a.v.), eğitimin ve bilginin ne denli önemli olduğunu şu hadisiyle vurgulamıştır:
“İlim öğrenmek, her Müslüman erkek ve kadına farzdır.” (İbn Mace, Sünen)
Bu doğrultuda, zekâtın bir kısmını ihtiyaç sahiplerine çevre bilinci kazandıracak eğitimler için ayırmak, hem onların yaşam kalitesini yükseltecek hem de İslam’ın eğitim ve ilim konusundaki tavsiyelerine uymamıza yardımcı olacaktır.
Yerel Üretim ve Tüketim Modellerine Destek
Yerel üretim ve tüketim, sürdürülebilir bir ekonomi inşa etmek için önemli bir adımdır. Zekât verirken, yerel üreticilerden ve küçük ölçekli çiftçilerden ürünler satın alarak hem yerel ekonomiyi destekleyebilir hem de fakirlere kaliteli ve doğal ürünler ulaştırabiliriz. Büyük ölçekli, çevreye zarar veren üretim yerine yerel üreticilerin desteklenmesi, İslam’ın doğayı koruma prensiplerine de uygun bir davranıştır.
Sürdürülebilir Zekâtın Geleceğe Etkileri
Sürdürülebilir zekât, kısa vadeli yardımlardan çok, geleceğe yönelik bir yatırım olarak düşünülebilir. Çevre dostu ürünler ve projelerle zekât vermek, ihtiyaç sahiplerinin hayatını kolaylaştırırken, aynı zamanda çevrenin korunmasına katkıda bulunur. İslam, insanın hem kendisiyle hem de doğayla barış içinde yaşamasını öğütler. Bu bağlamda zekâtı sadece maddi yardım olarak görmeyip, dünyayı daha yaşanabilir bir yer haline getirme sorumluluğu olarak da değerlendirmek gerekir.
İslam’da Emanet Bilinci ve Doğa
İslam’da insan, yeryüzünün halifesi olarak kabul edilir ve ona emanet edilen kaynakları en iyi şekilde kullanma görevi vardır. Allah Teâlâ, Kuran-ı Kerim’de şöyle buyurur:
“O, yeryüzünde ne varsa sizin için yarattı.” (Bakara, 2/29)
Bu ayet, dünya üzerindeki tüm varlıkların insanlara emanet edildiğini hatırlatır. Zekât verirken, bu emanet bilinciyle hareket etmek, hem dinî hem de ahlaki bir görevdir. Sürdürülebilir zekât, bu emanet bilincini hayata geçirmenin güzel bir yolu olabilir.
Sonuç olarak, çevre dostu ve sürdürülebilir zekât vermek, hem İslam’ın adalet ve merhamet öğretilerine uygun bir ibadet şeklidir hem de günümüz dünyasının karşı karşıya olduğu çevresel sorunlara bir çözüm sunar. Allah’ın bizlere bahşettiği nimetleri israf etmeden, bilinçli bir şekilde kullanmak, hem dünya hem de ahiret için büyük bir kazançtır.